Öküz Mehmet Paşa Vakfı
ÖKÜZ MEHMET PAŞA VAKFI

Kuşadası’nda bilinen ilk Osmanlı vakfı , 1610-1619 tarihlerinde Öküz Mehmet Paşa tarafından kurulan vakıflara ait dört vakfiye suretinden dördüncüsüdür. Öküz Mehmet Paşa’nın Mısır’daki vakfiyesindeki bölümlerin içinde Kuşadası’nda kurulan vakfın malları da zikredilir. 1028 / 1619 tarihli bu vakfiye, Rumeli Kadı askerî Abdurrahim Bin Muhammed, Anadolu Kadı askeri Hüseyin bin Mehmet, Ali bin Abdullah, Evkaf müfettişi İbrahim Bin Abdülhay ve Hüseyin Bin Mehmet tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir.[1] 17.yy Osmanlı devletinin kudretli devlet adamlarından biri olan Sultan I. Ahmet’in damadı vezir-i Azamı Öküz Mehmet Paşa’ya Kuşadası temlik olarak verilmiş burasını şenlendirerek iskana açılması istenmişti. Kuşadası Öküz Mehmet Paşa Vakfiyesini tıpkı basım olarak yayınlayan değerli hocamız Mehmet Akif Erdoğru bey, bu vakfiyenin suretlerinin Sultan Ahmet’ten sonra tahta geçen II. Osman zamanında tanzim edildiğini söylemektedir.[2]
Vakfiye bugün Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivinde Cedit Vakıflar Tasnifi Bölümünde 92 varaklı bir defterdir ve üç farklı belge şeklindedir. Bu arşivdeki yer alan kayıtlara göre Eylül 1618 (Ramazan 1927 ) tarihinde Kuşadası, padişah Genç Osman (II. Osman) tarafından Öküz Mehmet Paşa’ya mülk olarak tahsis edilmiş, oda vakfa çevirmiştir.[3] Kuşadası o dönemde Sığla sancağına ait deniz kenarında kıyısı bulunan bir yerdi. Kuşadası adlı yerin arazisi, dağları, köyleri, meraları, ağaçları tepeleri, balık dalyanları, vb tüm doğal gelirleri ve Çanlı-Balat gümrük liman gelirleri dahi Öküz Mehmet Paşa’ya temlik edilmiştir.[4]
Öküz Mehmet Paşa bu vakfiyenin gelirleri ile Kuşadası’nda savunma amaçlı bir kule inşa ettirmiş ve daha sonra sur içinde büyük bir külliye yaptırmıştır. O dönemin Osmanlı külliye mimarisinin ana yapısı camidir. Hacıların Cuma namazını kılmak için Cuma camisine ihtiyaçları vardı, o yüzden bugün Kaleiçi camisi olarak bildiğimiz cami inşa edilmiş ve sonra caminin etrafında külliyenin diğer binaları tamamlanmıştır. Klasik Osmanlı külliye mimarisine göre külliyede cami, medrese, hamam, han (kervansaray), çarşı, dükkanlar, çeşmeler, hububat depoları, değirmenler, şifahane ve imaret gibi binalar yer almaktaydı. [5] Kuşadası Öküz Mehmet Paşa tarafından yaptırılan külliye şehrin ana çekirdek binaları olarak hizmet görmeye başlamış ve Kuşadası’nı kısa sürede bir cazibe merkezi haline getirmiştir. Kuşadası’nın iskana açılmasında ve bir ticaret limanı olarak gelişmesinde bu vakıf üç yüz yıl önemli bir rol oynamış ve ekonomik bir güç olarak belirleyici olmuştur. Öküz Mehmet Paşa’nın ileri görüşlülüğü, İstanbul-İskenderiye deniz hac ve ticaret yolundaki önemli duraklardan ve ikmal merkezlerinden biri olarak Kuşadası’nı şenlendirmesi dikkat çekicidir. Kuşadası ile ilgili 1676-1677 yıllarına ait Osmanlı belgelerini yayınlayan Cahit Telci hocamıza göre Kuşadası artık şehir olarak ortaya çıkmaya başlamış, kale askerleri hariç, sur içinde 10 mahallelik bir yerleşim yeridir.[6] Kale askerlerinin sayısı da önemli bir nüfustur ve bu Kuşadası mahal yerin etrafında da on üç köy bulunmaktadır. Bu veriler Kuşadası’nın artık önemli bir liman şehri olma yolunda ilerlediğinin delilleridir. Nitekim 1671 de Kuşadası’nı ziyaret eden meşhur Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi’de Kuşadası şehrinin mahallelerinden, camilerinden, limanından ve insanlarından övgüyle bahsetmektedir. Öküz Mehmet Paşa’nın Mısır’da yazdırdığı ve İstanbul’da onaylanan Vakfiyesini elimizden geldiğince Osmanlıca’dan günümüz Türkçesine tercüme ettirmeye çalıştık. 42/28 ve 43/29 numaraları ile bölümlere ayrılan bu vakfiyenin Kuşadası ile ilgili Osmanlıca transkripsiyonları şöyledir.
“ ……….biri yine takrib-i mezkur ile mezkur ve mastur olan Kuşadası nam mevzu’unda bina ettikleri handır saklı ve ulvi mahzenleri ve odaları değirmenleri ve fırını vesair levazımı müştemildir. Bu dahi mahallinde malum ve mutta’in sahibine İntiha ile ma’ruf ve mübeyyen olmağla tahdid ve tariften müstaünidir. Evkaf-ı Meşruhatü’l-evsafın her kıtası sahih-i şer’ ve tahakkkukat-ı miriye ile mülk-ü Mülklerinde muntazam ve suret-i tariflerinde müctema ve mütte’imdir. Biri dahi Sığacık Sancağında leb-i derya olan Kuşadası nam mahaldir ki Sultanü’l- berrin ve Hakanü’l-Bahreyn mazhar-ı kitab-müstab inna ca’elnake halifeti fil-arz semere-i Hadika-yı saltanatü’l- İslamiyetil-Sultan ibni sultan Osman Han ibni el Merhumü’l-muhtac ila rahmete rabbi’l-gafur es-sultan-ı ebedu’l-llahi Te’ala Devlet-i hazretleri taraf-ı hüma-yunlarında arazi ve mezari ve cibal ve mera’ı ve Escar ce ezharı abar u enhar ve ‘asarı şer’iyye ve rüsum-u örfiyye ve gümrük ve Terbiye-i kassabiye ve resm-i kahve ve resm-i kapangil ve resm-i kazar ve beytü’l-Mal-ı ‘amme ve hassa ve tapu-yu zemin ve yave ve kaçfun ve cürm-ü cinayet ve Kavl-i caiziye meserrete ka’nesi ve haraç ve ispençe ve re’aya ve evlad-ı re’ayası ve Hamiyanesi ve resm-i ağnam ve kadimden Kuşadası Gümrüğü mülhakatından Olup ma’an zapt oluna gelüp Balat ve Çekili Gümrükleridir. Velhasıl kaffe-yi Mahsulat şer’iyye ve rüsumat-ı vesa’iresiyle serbest üzere bin yirmi yedi senesi Ramazan-ı Şerif tarihiyle mü’erreh ihsan-ı hümayunları buyurulup verilen Temlikname-i hümayun mucibince hudud-u mensur esami üzere ehl-i vukuf ve Meş’ur ihbarıyla verilen hüccet-i şer’iyyede masturdur Biri dahi Kuşadası takribiyle Ayasuluğ kazasında atik mahalleri ve hüccet-i Şer’iyye İle Kadı Ali Efendi İbni Mehmet Efendiden iştira buyurdukları Kadı Değirmeni ve Kebir ve sagir tabir olunan dalyan-mahildir ki vakf-ı pak-i nihadın icad ve inşası olmağla mahallinde sahibine intiha ile ma’lum ve meşhurdur ve bil-cümle Hazret-i Vakıf-ı celilüş-şan hafazal-llahu minel-muhavukuf-u inha kane meclis-i şer’i şerif-i mesullehü’l-erkan ve mahfil-i din-i münif rasimül-beyanında işbu tevki’-i ref’i-i zükur sadr-ı kitab ve gayret-nikab olab sadr-ı pür-kadr-i ‘ali-cenab efzalu meşahir-i Zzman ekmel-i nehari devran-ı asuman-ı alem –i zamaniş-hund dehr-i ‘allame-i canis-hund hakim-i şer’i etsin calis-i seccade rüsum-u emin li-izalet-i akdül-meşkle Mahlulata bi-sinan-ı akleme ve mbaddaratü’l-kazayaya mantukaten bi-kalayid-i Ahkama huzur-u şerifte kaffe tasarrufat-ı şeriyyelerinin cevazı zamanında ve hududu dahi emakinde beyne’n-nas müte2arif ve meşhur olmağın şöhreti ile iktifa ………. “
Mehmet Paşa’nın vakfiyesinin dördüncü kısmında yer alan Kuşadası Öküz Mehmet Paşa Vakfiyesinin (vakıf senedinin ) Osmanlıca metni yukarıda kısaca verilmiştir. Bu metnin günümüz Türkçesine çevrilmesi ise şu şeklidedir. “ “…………Yine Vakıf mallarından birisi de Sultan Mehmet han tarafından vakfa mülk olarak bağışlanan Kuşadası bölgesidir. Burada yer alan bütün arazi, mezra, mera ve dağlarda yetişen her türlü üründen aşar vergisi, örfi rüsum alınmayacaktır. Eskiden beri alınan Gümrük resmi vergisi Çekili ve Balat gümrüklerinden de alınmayacaktır. Bu durum 1027 yılı Zilkade ayının birinci ve ikinci günlerinde padişah fermanı ve beratıyla kayıt altına alındı. Kuşadası kendini bilen ve bilinçli insanların yaşadığı değerli bir yerdir. Sığla sancağında Ayasuluk sınırında denize yakın yerde güzel mahalleleriyle, Ali Efendi Bin Mehmet isimli kişiden kadı senetleriyle belgeli satın alınan Kadı Değirmeni ve Büyük-Küçük dalyanların olduğu sahilleriyle Kuşadası Vakıf malıdır. Buralar her türlü vergiden muaftır.
……………… Vakfın mallarından birisi de Yine Kuşadası olarak bilinen yerde inşa ettirilen Han’dır. Burası gösterişli Mahzenleri (depo, antrepo ), odaları, fırını, hayvan damları, samanlık gibi Her türlü ihtiyacın giderildiği ve hizmet alındığı mekanlara sahiptir. Bu handa kervanların konaklaması, yolcuların gelip gideceği, her türlü ticaret esnasında Ortaya çıkan gelir vergiden muaftır. Özellikleri açıklanan vakıfların vakfiyelerinde geçen her satır İslam Hukuku ve Miri (devlet ) araştırmasıyla doğruluğu sağlanmış ve sonrada nâib eliyle yazılmıştır. Vakfın mallarından Birisi de Sığacık Sancağında deniz kıyısında olan Kuşadası olarak bilinen yerdir. Burada yer alan arazi, mezralar, dağlar, meralar, ağaçlar, tahıllar gelip geçen her şey Osman han tarafından asar-ı şeriyye, örfi, rüsum, gümrük, kasabiye, kapangil resmi, kazar resmi, Beytül-mal-ı amme ve zemin tapusu gave, kaçfun, cürm-ü cinayet, caiziye kavli, haraç, ispençe, ağnam resmi, Balat ve Çekili gümrüklerinden alınan gümrük resmi muaf olmak üzere Hicri 1027 senesi ramazan ayı tarihli padişah fermanıyla mülk olarak Mehmed Paşa Vakfı’na bağışlanmıştır. Padişah tarafından verilen mülk belgesinde bildirilen Sınırlarda aklı başında ve şuurlu insanların oluşturduğu ve yaşadığı hüccet(senet )-i şeriyye ’de de yazı ile kayıt altına alınmıştır.
Yukarıda belirtilen bütün mallar, gayrimenkuller, şanı yüce olan Vakfedici (Allah onu bütün kötülüklerden korusun ) mecliste sunduğu beyanda Yüce kitap olan Kuran-ı Kerim’in öğütleri ve koruyuculuğu altında, yerin ve Göğün sahibi olan Allah’a sunulmak üzere İslam hukuku esasları üzere kayda geçirilmesini istemiştir. Seccadede oturan ve verdiklerinden emin olan zorlukları def etmek için kalemden keskin mızraklar yarın Allah’ın huzuruna varan, bütün şeri tasarruflarının hesabını vaktinde versin. “
Vezir-i azam Mehmet Paşa tarafından kurulan Kuşadası Öküz Mehmet Paşa Vakfiyesinden anladığımız kadarıyla Kuşadası Vakfiyesinin sonsuza kadar varlığını devam ettirmesi için önemli ölçüde mülk akar (gelir ) olarak vakfa bağışlanmıştır. Bu bağışların dökümü tespitlerimize göre şöyle sıralanmaktadır. “ Kale içi cami, han (kervansaray ) hamam, sekiz adet suyla çalışan un değirmeni, dört adet balık dalyanı, altı adet ekmek fırını, on iki dükkandan oluşan etrafında yer alan bir çarşı, meralar, otlaklar, mezralar ve zeytinlikler, tarlalar, hayvan damları, hububat mahzenleri ve depoları, on adet su dolabı, su kuyuları, çeşmeler ve yedi adet samanlık, vb “ Görüldüğü üzere şehrimizde ilk olarak kurulan bir vakfiyenin ne kadar mülk zengini olduğu görülür.
Bu zengin vakfın malları ne yazık ki ayni yüzyılın sonlarına doğru istismar edilmeye başlanmış, vakfın arazileri üzerine evler ve dükkanlar inşa edilmiş, gerileme döneminde balık dalyanları voyvodalar, ayanlar paşalar tarafından gasp edilmiş ve adeta yağmalanmıştır.. Kuşadası , 1660 yılında ölen Mehmet Paşa’nın eşi , Sultan 1. Ahmet’in kızı Gevherhan sultana temlik olarak verildiği, ölünce onun kızı Safiye sultana kalmıştır. Osmanlı belgelerinden anladığımıza göre Safiye Sultan zamanında vakfın malları üzerinde gaspların ve istismarların başladığı görülmektedir. Osmanlı arşivlerinde Kuşadası Öküz Mehmet Paşa Vakfının mallarına nasıl el konulduğu, vakıf dükkanlarının başta olmak üzere mülklerinin nasıl istismar edildiği ve yağmalandığına dair çok sayıda belge vardır. Bunlardan birinde ; Kuşadası kalesi yolu üzerindeki vakfın arazisi üzerine izinsiz ev ve dükkanların yapıldığı, bunların alınıp satıldığı, dolayısıyla izinsiz bağ ve bahçe bile yapılamayacağı emredilmiştir.[7]
Bir başka örnek ise; Recep 1074 / Şubat 1664 de Aydın valisi Mustafa Paşa’nın müsellimi Hasan Ağa, Ayasuluk (Selçuk) ‘taki balık dalyanını vakfa ait olmadığı gerekçesiyle Osmanlı kadısına dava etmiş ancak Kuşadası Öküz Mehmet Paşa Vakfının o zamanki vekili ve kaymakamı İbrahim Çavuş, vakfiyeyi ve şahitleri göstererek balık dalyanının vakfa ait olduğunu ispat etmiş ve dalyanı geri almıştır.[8] Kuşadası limanının gümrük gelirleri de bu vakfa aitti ve vakfın önemli gelir kalemlerinden biriydi. Çok hareketli bir zahire ve ticaret limanı olan Kuşadası elbette o zamanlar zengin bir şehirdi ve ticaretten büyük gelirler elde ediliyordu. Kurşunlu Han diye bilinen bugünkü kervansaray hem kervanların konakladığı bir han ve emtia (ticaret malı ) borsası olarak görev yapıyordu. Kurşunlu hanın hemen bitişiğinde ise Gümrük emini binası vardı. 1723 tarihli yayınlanan bir belgeye göre Kuşadası gümrüğünden “ kendir, halat, zeytinyağı, hurma, mum, pastırma, sabun, urgan, deri, palamut, vb. “ çok çeşitli mallar ihraç edilmekteydi.[9] Buna ilaveten başta Venedik olmak üzere Avrupa devletlerine ait gemiler Kuşadası limanına gelerek yasak olmasına rağmen el altından hububat alıyorlar ve büyük bir kazanç sağlıyorlardı. Osmanlı devleti siyasi başı bozukluk ve ekonomik zorluklar nedeniyle bu duruma göz yumuyordu.
Osmanlı devleti Kuşadası Öküz Mehmet Paşa Vakfının mallarının yağma edilmesini önlemek amacıyla vakfı idari olarak Haremeyn-i Şerifeyn Evkafına bağlamış ve Haremeyn müfettişleri vakfa yapılan müdahaleleri önlemeye çalışmışlardır.[10] Ancak bu durum bile vakıf mallarının yağmalanmasını önleyememişti. 1820 lerde başlayan Mora isyanı Osmanlı devletini çok güç durumda bırakmış ve Samos’dan gemilerle gelen Yunan eşkıya çeteleri Kuşadası kazasının Çanlı-Güzelçamlı ve Balat –Söke kıyılarını vuruyor ve köylerini yağmalıyordu. 29 Zilkade 1238 / 7 Ağustos 1823 tarihli bir Osmanlı arşiv belgesinde Samos’dan gelen eşkıya çetelerini yok etmek ve Kuşadası ahalisinin güvenini sağlamak üzere Kuşadası muhafızı Mustafa Reşit Paşa azledilmiş ve yerine kapıcıbaşılardan İlyaszade İlyas Bey tayin edilmiştir.[11]
Mora isyanındaki başarıları dolayısı ile bu aile daha sonra Söke ayanlığına tayin edilmişti. Osmanlı devleti İlyaszade sülalesinden gelen ayanlara güveniyor ve hazineden de masraflar için para gönderiyordu. İlyaszadeler ise bu durumu sürekli istismar ediyor ve masraf miktarlarını Mora buhranından yararlanarak artırıyorlardı. 3 Receb 1244 / 9 Ocak 1829[12] tarihli bir başka Osmanlı belgesinde ise Kuşadası muhafızı Hacı İlyas Ağa maiyetindeki askerlerin iaşeleri için kendisinin 20.000 küsur kese akçe sarf ettiğini beyan ettiğinden kendisine para gönderilmesi istemiş ve adı geçen belge ile bu talep kabul edilmişti.Her iki belge örneğinde belirtildiği gibi devlet-i Aliye’nin Söke ayanı (derebeyi) ve Kuşadası muhafızı için atadığı ayan ailesi şımarmış ve Kuşadası Öküz Mehmet Paşa Vakfına musallat olmuştu. Vakfın malları bu aileden gelen ayanlar tarafından adeta yağmalanmıştır. Vakfın malları bir de Kuşadası’nda faaliyet gösteren Musevi tefeciler tarafından da ele geçirilmekteydi. Vakfın giderleri için borç veren Musevi tefecilerde ödenmeyen borçlar yüzünden vakıf gayrimenkullerini cüzi ücretlerle ele geçirmekteydiler. Osmanlı belgelerinden birinde, Kuşadası Öküz Mehmet Paşa Vakfının Nesim adlı bir Musevi sarrafı olduğu anlaşılmaktadır.[13] Kısacası bugün sadece bir han (kervansaray ), bir cami, bir hamam ve orijinali kule olan ve duvarları 1829-30 yıllarında Söke derebeyi İlyas ağa tarafından göstermelik tamir edilen ve bugün kitabesi kaybolan Güvercinada kalesi ayaktadır. Öküz Mehmet Paşa’nın diğer mülklerinden eser yoktur ve günümüze ulaşanlar bile korunmamaktadır.

[1] Prof. Dr. Mehmet Akif Erdoğru, Kuşadası tarihine dair bir belge Öküz Mehmet Paşa Vakfiyesi, Ege Üniversitesi İzmir Araştırma Merkezi Yayınları no 15, İzmir 2016, s 4
[2] Sevgi Işık, Songül Kadıoğlu ve Mehmet Yıldırır, Kuyud-u Kadime Arşiv Kataloğu, İzmir, 2012, defter V 93b
[3] Mehmet Akif Erdoğru, a. g. e. s 5
[4] Mehmet Akif Erdoğru, a. g. e. s 5
[5]Prof. Dr. Mehmet Akif Erdoğru, Çakabey’den günümüze Kuşadası ve Çevresinde Türk Tarihi, Adnan Menderes Üniversitesi Yayınları no :61, Aydın 2018, s 31
[6] Cahit Telci, 15.-16.yy da Kuşadası Ania Karyesinden Kuşadası kazasına, Geçmişten Geleceğe Kuşadası Sempozyumu, Şubat 2000, İzmir 2001, s 234
[7]Prof. Dr. Mehmet Akif Erdoğru, Kuşadası tarihine dair bir belge Öküz Mehmet Paşa Vakfiyesi, Ege Üniversitesi İzmir Araştırma Merkezi Yayınları no 15, İzmir 2016, s 2
[8] Mehmet Akif Erdoğru, a. g. e. , s 4
[9] Cahit Telci, Hicri 1135/Miladi 1723 Tarihli Kuşadası Gümrük Defteri, Tarih İncelemeleri Dergisi, 12.sayı İzmir 1997, s 138-147
[10] Prof. Dr. Mehmet Akif Erdoğru, Öküz Mehmet Paşa Vakfiyesi, s 7
[11] BOA, C.AS, 809.34347 29 Zilkade 1238
[12] BOA, C.AS, 439, 18300, 3 Receb 1244
[13] Prof. Dr. Mehmet Akif Erdoğru, Öküz Mehmet Paşa Vakfiyesi, s 7