• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kültür Portalı

Kuşadası'nda İz Bırakan Kadınlar









KUŞADASI’NDA İZ BIRAKAN KADINLAR 

Kuşadası coğrafi özelliği, doğal limanı, uygun iklimi ve girişimci insanları nedeniyle tarihin her bölümünde kültür ve ticaret merkezi olmuştur.  İki Menderes nehri tarafından sulanan ve verimli ovaların türlü ürünleri yetiştirdiği bölgenin ihracat ve ithalat limanı olmuştur. Türklerin bu coğrafyayı ele geçirdiği 14. yüzyılın başından itibaren bölgede kurulan Aydınoğlu, Menteşeoğlu, Karesioğlu, beyliği gibi denizci beyliklerde bölgenin kültür ve ticaret hayatına büyük katkılarda bulunmuşlardır. Tarihimizde beylikler dönemi diye bilinen 1300-1400 yılları arasında Ayasuluk (Selçuk), Pygale (Kuştur), İne (Soğucak) ve Balat ve Mekri (Fethiye) önemli limanlardır.  

Antik çağda  İonya, ortaçağda ise Suğla adıyla bilinen büyük ve küçük Menderes nehirleri arasındaki verimli ovalarda yetişen tarım ürünleri denizci Türk beyliklerinin sahip olduğu limanlardan ihraç edilmişlerdir. Ticaretin getirdiği  muazzam gelirler bölgede bulunan şehirlerin imarlarına ve toplum katmanları arasındaki dengesizlikleri ortadan kaldırmak amacıyla sarf edilmiştir. Türk ırkının fıtratında olan yardımlaşma duygusu, İslam dininin kabul edilmesinden sonra infak adını almış ve bu amaçla  vakıflar kurulmuştur. Büyük Selçuklu İmparatorluğu zamanında başlayan kervansaraylar, hanlar,  bedestenler gibi ticaret yapılarından elde edilen gelirler, cami, medrese, darüşşifa gibi sosyal ve kültürel mimari yapılara harcanmıştır. Bu yapıların tamamı vakfılar aracılığıyla  beylikler döneminde de sürdürülmüş ve Osmanlı cihan imparatorluğu ile zirveye çıkmıştır. 

Aydınoğlu beyliği bölgemizin en büyük Türk beyliğidir. Beyliğin sınırları İzmir’den başlayarak , Balat’a kadar  tüm sahil kesimini kapsamakta, karada ise  Selçuk, Birgi, Tire, Ödemiş, Anya, Aydın gibi önemli şehirleri kapsamaktadır. Aydınoğlu beyliğinin hakimiyeti altında 50 kadar kale vardır. Ayasuluk (Selçuk), Phygela (Kuştur), Anya (Soğucak) Balat beyliğin önemli ticaret limanlarıdır.  Aydınoğlu beyliği döneminde büyük hizmetleri olan ve kurduğu vakıfla  Selçuk ve Kuşadası bölgelerini kelimenin tam anlamıyla abad eden “  Aydınoğlu İsa bey zevcesi Azize hatun” dur.  Azize hatun vakfı bölgenin en zengin ve varlıklı hayır kurumudur. 

1413 yılında Anadolu’nun büyük bir kısmında Türk birliğini sağlayan Osmanlı devleti, Selçuk ve Kuşadası’nı ele geçirmiş ve 1421 yılında yapılan tahrir ile tüm araziler ve bunlara gelir sağlayan vakıflar kayıt altına alınmıştı. Anya adıyla bilinen ahilerin derici atölyeleri olan Soğucak bölgesi büyümeye başlamış, ürettikleri deri eşyalarını ihraç etmek isteyen  Ahiler bugünkü Türkmen deresi civarına yerleştirilmişler ve kurdukları lonca teşkilatıyla bölgeye büyük katkı sağlamışlardır. 1533 yılında Osmanlı’da yeni bir eyalet ihdas edilmiş ve Selçuk, Kuşadası bölgesi Cezayir-i Bahr-i Sefid (Cezayir Adaları) eyaletine bağlanmış, bölge Suğla Sancağı adıyla anılmış ve Kuşadası’da ine kazası adıyla Osmanlı kayıtlarında yer almaya başlamıştı. 

1600 yılında sadrazam cerrah Mehmet Paşa bugünkü Kuşadası karyesini (köyünü) satın almış, bir han yaptırmış ve iskeleyi genişletmişti. 1611-1618 yılları arasında ise bugünkü Kuşadası kenti dönemin Kaptanpaşa eyaleti valisi Öküz Mehmet Paşa tarafından  bir külliye inşa edilerek iç kale olarak yapılmış ve Küçük ada üzerinde de bir gözetleme kulesi inşa etmişti.1630-1671 yılları arasında yeni kurulan  Kuşadası kenti batı Anadolu’da önemli bir ihracat/ithalat limanı olmuş ve İzmir il rekabete başlamıştı. 17. Yüzyılın Kuşadası’nın en büyük  iz bırakan kadını ise “ Hatice Hanım “ dır. Kurduğu vakfı dönemin en büyük holdingi haline getirmiş,  vakfın kurumlarından olan camide şehirdeki başta imamlar, medresedeki müderrisler olmak üzere tüm Kuşadalılar adeta yarış etmişlerdi. Zira Hatice Hanım vakfı işyerlerinde çalışmak demek yüksek maaşlar almak demekti.

Osmanlı’nın savaşlarda yenilmesi, ordusunun bozulması, padişahların yetersiz olması, bilimin terk edilişi, rüşvetin meşrulaşması ve diğer sebeplerden dolayı gerileme başlamış ve süratle çöküşe doğru gidilmişti. En uzun, buhranlı ve hüzünlü asır olan 19. Yüzyıldan maalesef Kuşadası’da nasibini almış ve eşkıya gölgesinde bir kaza ünvanlıyla tanınmıştı. Rumeli’den ricat başlamış ve Türk milleti tarihinin en büyük soykırımına tabi tutulmuştu. Mora, Kırım, Girit kaybedilmiş ve bu Türk illerinde yüzyıllardır yaşayan  Türkler muhacir olarak Anadolu’ya geri dönmek zorunda kaldılar. Kuşadası’da muhacir iskan merkezi olmuştu. Muhacirler Kuşadası, Davutlar,   Güzelçamlı, Söke ve Balat’a iskan edildiler. İşte bu zor günlerde muhterem bir Türk kadını olan “ İlyaszade Hoşyar Hanım “ ortaya çıkmış, muhacirlere can simidi olmuş ve her dertlerine koşmuştu. Hoşyar hanımın yardımları o kadar büyüktü ki devlet-i aliyyenin bile dikkatini çekmiş ve Hoşyar hanım “ İki Mecidiye Nişanı “ ile taltif edilmişti. 

20 yüzyılın başında ise  Osmanlı dönemi sona ermiş, İstiklal savaşı ile bugünkü vatan toprakları kurtarılmış, büyük önder gazi Mustafa Kemal ATATÜRK cumhuriyeti kurmuş ve yeni bir dönem başlamıştı. 1923-1938 arası inanılmaz bir yenilenme, çağı yakalama, küllerinden yeni bir milletin doğmasına vesile olma, her şeyi ile dışarıdan bir şey almadan ayağa kalkma devridir. Büyük başbuğ ATATÜRK liderliğinde gerçekleşen bu mucizede  muhterem Türk kadını da erkeğiyle birlikte canla-başla çalışmış ve yurdun kalkınmasında büyük görevler yapmıştır. Cumhuriyet döneminde  Kuşadası’nda iz bırak büyük Türk kadınlarının ilki de " Çalıkuşu Feride Öğretmen "dir. Diğer isimleri de daha sonra açıklayacağız ve muhteşem hikayelerini yazacağız. (devam edecek)       

    

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam91
Toplam Ziyaret30939
Hava Durumu